İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nün 2010 Mart’ında organize edip gerçekleştirdiği “Türkiye’de Felsefenin Geleneği Ve Geleceği” konulu sempozyumun bildiri kitabı yayınlandı (İstanbul Üniversitesi Yayını, İstanbul 2012). Fakir de bu sempozyuma “Gelenek ve web kapakKlasik Kavramları Türk Düşünce Tarihi Bakımından Ne İfade Eder?” başlıklı bir tebliğ ile katılmış idi (a.g.e., s. 175-194). Daha sonra yeni form vererek Yitirilmiş Hikmeti Ararken adlı kitabına derc ettiği bu bildirisinde Kutluer, Türk felsefî düşüncesinin bir geleneği olduğunu ileri sürmenin ne anlama geldiği, bu geleneğin tarihsel olarak ne kadar geri gittiği ve ürettiği klasiklerin Türk felsefî birikim ve deneyimi için ne ifade ettiğini ele almakta. Mezkur konu incelenirken Türk modernleşme tarihinin felsefî hayatımız için getirdiği yeni açılım ve kırılmalar açısından gelenek ve klasik kavramlarının Türk felsefesi tarihini araştıranlar için oluşturduğu sorunlar demeti göz önünde bulunduruldu. Bildirinin gelenek ve klasik kavramları bağlamında tartıştığı temel sorunlardan biri, çağdaş Türk felsefesinin modernlik öncesi dönemlerdeki Türk-Osmanlı düşünce geleneklerinin ürettiği felsefî formlar, felsefe klasikleri ve dolayısıyla Türk felsefî düşünce geleneğinin Türk-Osmanlı kültür havzasının entelektüel birikimleriyle nasıl irtibatlandırılacağı idi. Bu bağlamda Selçuklu-Osmanlı öncesi klasik İslam çağının Türk felsefî düşünce geleneği ile sahici bir irtibatının olup olmadığı özel bir önem kazanıyor kuşkusuz. Çünkü bu durumda gelenek kavramı daha kadim bir niteliğe bürünmüş ve Türk felsefî düşünce tarihi çok daha köklü bir birikim ve/veya deneyime eklemlenmiş olmakta. Bu tür eklemlenme çabalarına örnek olarak bildiride XX. yüzyıl Türk felsefecilerinden Hilmi Ziya’nın Türk düşünce tarihi yazımı projesi bu bağlamda gözden geçirilmiş; her ikisi de ansiklopedik felsefe sözlüğü kaleme almış olan Rıza Tevfik ve Mustafa Namık Çankı’dan seçilmiş metinler değerlendirilmiştir. Sonuç olarak getirilen önerilerin ana fikri ise büyük Türk filozofu Fârâbî’nin söz gelişi Ârâu ehli’l-medîneti’l-fâzıla’sının Türk felsefe geleneğinin bir klasiği sayılıp sayılmayacağı sorusu etrafında şekillenmekte.

Share →

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir